Bu üçlü nasıl bir araya geldi diye sormayın çünkü bu üçlü son dönem piyasasında hızla yükselenler…
İngiltere’de kadın futbolu epey uzun bir tarihe sahip olsa da gelişim serüvenlerine en iyi tanıklık edebileceğimiz yakın tarih 2015. O tarihte Kanada’da düzenlenen Dünya Kupası’ndan, 2022 Avrupa Şampiyonası’na kadar olan 7 yıllık süreç; yeni nesil futbolda yeni nesil şampiyonların nasıl doğduğunu çok iyi açıklıyor, İngiltere adına.
Peki Neden 2015?
2015’in dönüm noktası olmasındaki en önemli neden: ulusal seviyedeki potansiyelin ciddi şekilde fark edilmesinin başlangıcı olması. İngiltere’nin o dönemki sahip olduğu takım, ünü kıtaya yayılmış, uluslararası çapta güçlü yetenekler barındıran bir takım değildi. Bu yönden Fransa, ABD, Almanya, İsveç, Japonya gibilerden ayrılsa da iskeletinin neredeyse 2009’dan beri aynı oluşu ve sistemin süreklilik çerçevesinde ilerlemesi onları kalburüstü bir noktaya konumlandırıyordu.

Bu uzun yolculuğa tam anlamıyla geçmeden önce takımları için oyuncu geliştirme sistemlerini nasıl dizayn etiklerini, nasıl bir yol izlediklerini ve parçadan bütüne nasıl bir sistem kurduklarını tanıtmak lazım.
-İngiltere Kadın Futbolundaki Yetenek Yolu-
“Lioness Talent Pathway” denilen sistemde, en üst seviye olan İngiltere Milli Takımında oynama potansiyeli taşıyan sporcuları belirlemek ve geliştirmek amaçlanır. Çocuk yaşlardan itibaren her sporcu için yetenek kampları ve bölgesel etkinlikler düzenlenerek genel bir tarama yapılır. Bölgesel etkinliklerde dikkat çeken oyuncular ulusal yetenek kamplarına davet edilir.
Bu organizasyonlara; etnik köken, maddi durum ve sosyal statü gibi farklılıklara bakılmaksızın ülkenin her yerinden olan genç sporcuların katılması için İngiltere Federasyon’u ve Lig komitesi (EFL) ortaklık düzeyinde çalışır. Hiçbir yeteneğin atlanmaması için herkese eşit fırsat sunmak amaçlanır.
Ulusal Yetenek Kampları, ülkenin dört bir yanından seçilen en iyi yetenekleri bir araya getirerek, birlikte oynama fırsatı sunulan bir proje. Elit standartlarda olan tesislerde oyunculara, gelişimlerine yardımcı olması açısından, üst seviye antrenör ekipleriyle çalışma fırsatı sunulur.
Benzer şartlarla oyunculara sunulan bir diğer uygulama da Regional Talent Clubs’dır. U10, U12, U14 ve U16 yaş grupları için tasarlanmış yetenek geliştirme kamplarıdır. Her yaş grubuna haftada en az üç saat antrenman verilir ve tüm oyuncular belli bir program dahilinde çalışmalarını yapar. Bu yaş gruplarının hepsi lig düzeyinde organizasyonlara katılarak gelişimlerine maç deneyimi eklerler. Federasyonun belirttiğine göre; U10 ve U12 yaş grupları yerel bir gençlik ligine katılırken, U14 ve U16 yaş grupları FA tarafından düzenlenen ve ülke genelini kapsayan rekabetçi bir lige katılırlar. U16 grupları da benzer zorluk seviyesinde olan “FA Girls’ Youth Cup” ve “FA Girls’ Youth Plate’e” katılırlar. Bölgesel Yetenek Kulübü diye çevirebileceğimiz bu organizasyon yetenekli oyuncularla profesyonel kulüpleri bir araya getirir. Kulüplerin altyapı kurulumlarına katkı sağlar ve kendi üretimlerini başlatmasını destekler.
-FA Women’s Super League Academy-
Ülke genelindeki yetenek kamplarından geçen 16–20 yaş arası oyuncular, profesyonel yapılara dahil olarak federasyonun akademi liglerinde yarışmaya başlarlar.
Federasyonun belirttiğine göre Akademi Ligi’nin 3 Temel Amacı Vardır:
• Profesyonel olma potansiyeline sahip oyuncuyu her yönden geliştirmek;
• Büyük turnuvaları kazanabilecek seviyedeki İngiltere takımlarına bir yol oluşturmak;
• İleride profesyonel bir futbol kariyerine sahip olsalar da olmasalar da, bu iş için hevesli kızların eğitim ve kariyer ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlamak.
“FA WSL” diye adlandırılan yapı, oyuncunun antrenman ve lig maratonuyla gelen saha içi gelişimiyle birlikte eğitim hayatını da sürdürmesini sağlar. Her oyuncu için; profesyonel olamama, sporculuğunun nereye kadar süreceğini bilememe ve profesyonel kariyerinin bir gün bitmesi gibi koşullar hesaba katılarak, sürdürülebilir olan kariyer yollarını izlemeleri teşvik edilir.
Buna bağlı olarak federasyonun belirlediğine göre, bir FA WSL akademisindeki her oyuncunun iki temel destek kaynağı vardır:
• Futbol için: Kulüp akademisinin yöneticisi ve teknik personeller.
• Eğitim için: İlgili akademiyle çalışan ana eğitim ortağı ile birlikte, seçilmiş akademi eğitim lideri.
Bu akademi modeli, her oyuncunun birbiriyle aynı olmadığını ve bu yüzden her oyuncuya ileriki dönemlerinde hayatlarını devam ettirebilmeleri için birden fazla yol çizilmesi gerektiğini temele alır.
İngiltere’nin uyguladığı bu geniş kapsamlı proje, oyuncuları her yönden en üst seviyeye hazır hale getiriyor. Bu sporda ilerlemek isteyen ve başarı gösteren her genç sporcu 10 yaşından 20 yaşına kadar aynı şartlar sağlanarak eğitiliyor. Kadın futbolunda, ilerleyen kitle iletişim teknolojileriyle birlikte, artan popülerlik ve her geçen zaman daha fazla ikon figürün ortaya çıkarak kız çocuklarını bu alana teşvik etmesi İngiltere’nin tüm bu sistemini daha da güçlendiriyor. Bu sistemin ilk büyük meyvesi Euro 2022 şampiyonluğuyla geldi bile ama daha fazlasını göstermeleri de muhtemel.
Şimdi tekrar uzun serüvene dönebiliriz.
Fark Edilmek: 2015 Dünya Kupası
Henüz takımların taktik oyuna bağlılıkları günümüzdeki kadar mekanikleşmemişken, İngiltere’nin temelini atmaya çalıştığı sistematik oyun ve oyuncu performansları 2015 Dünya Kupası’nda fark edilmeye başlandı. Grup aşamalarından turnuvayı sonlandırdıkları noktaya kadar savunma prensiplerini ve hücum planlarını, sistemden sapmadan, düzenli şekilde oynama gayretleri dönemine göre oldukça ilgi çekti. Fransa yenilgisiyle başladıkları turnuvada; Kolombiya ve Meksika ikilisini yenerek gruplardan çıktılar. Sonrasını da genç oluşumlu Norveç ve ev sahibi apoletiyle favorilerden Kanada’yı yenerek yarı finale çıkarak getirdiler.
Zaten yarı finale kadar gitmeleri, yarı finalde Japonya’ya (doğal favorilerden) elenmelerine rağmen üçüncülük maçında bir başka ekol sahibi Almanya’yı devirmeleri her şeyin fark edilmeye başlamasının bir ateşleyicisi oldu. Saha içindeki oynanmaya çalışılan oyun ve hırs fark edilip bu oyuna genç oyuncuları da ekleme politikası netleşince saha dışındaki popülarite de arttı. 2014’te milli takımın, yaklaşık 40 bin kişinin önünde, ilk maçına çıktığı Wembley’de, 2015’teki başarı sonrası kulüp takımları da finallerini oynamaya başladı.

Geçiş Dönemi: 2017 Avrupa Şampiyonası
2015 Dünya Kupası’nda Almanya’yı devirip üçüncülük madalyasını aldıktan sonra beklentilerin epey bir üstüne çıkılmıştı.
2015’teki başarının ardından kitle iletişimin gelişimiyle gelen popülerlik, İngiltere özelinde kadın futbolu takipçilerine de yeni üyeler ekledi. Sadece taraftar veya izleyici bazında da değil. Federasyon olarak kadın futbol kulüplerinin, oyuncularına ödeme yapma olanağı sağlaması için profesyonel sözleşme bazlı bir yapıyı hayata geçirdiler. Kadın futboluna ayrılan bütçe, diğer Avrupa federasyonlarına göre çok daha yüksek miktarlara çıkarıldı. Bireysel performans antrenörleri, fitness koçu, analistler ve daha bir çok teknik birimle saha içi-saha dışı, tam takım bir profesyonel yapı ortaya çıkarıldı.
Hâlâ milyonlara varan sayılar yoktu belki destek anlamında ancak en yakında duran kıta turnuvası, 2017 Avrupa Şampiyonası için kitlelerde beklenti oluşmaya başladı. Hem oyuncu havuzuna hem de kadro iskeletine yeni genç oyuncu eklemeleri yapıldı. Yirmili yaşlarının başıyla ortası civarında dolaşan; Lucy Bronze, Millie Bright ve Francesca Kirby iskeleti oluşturdu. Alex Greenwood ve Nikita Parris rotasyona temelli olarak dahil edildi. Bu kadro seçiminden sonra dönemin antrenörü Sampson’ın, oyuncu seçimlerinde bazı bilindik oyuncuları havuza dahil etmemesi seyirci gözünde rahatsızlık uyandırdı tabi ama, Karen Carney, Jordan Nobbs, Fara Williams, Lucy Bronze ve Toni Duggan (o dönem Barcelona’ya yeni gitmişti) gibi isimlerle yetenek havuzu da gayet sağlamdı. En önemlisi de takımın genç sayılan üyelerinden Lucy Bronze’un, alt yaş gruplarında birlikte oynadığı arkadaşlarına liderlik etme vasfının yükseklerde olmasıydı. Mental kuvvet yönünden diri bir birliktelik sağlıyordu bu durum takım için.
Genç bir yapılanmanın oluşu diğerleri için böyle bir figürün varlığını önemli kılıyor. Üstelik Bronze, kıdemlileri dahi eleştirme ve ateşleme yetisi olan bir kişilikti.
Düzenli çalışma ortamını, zihinsel ve fiziksel gücün zirve yaptığı kamp dönemi, yeni yetenekler ve düzenli oynayan takım iskeleti. Euro 2017’nin zirvesine çıkmak hiç bu kadar gerçekçi olmamıştı aslında.
İskoçya’yı 6–0’lık bir skorla yenerek yüksek perdeden girdiler turnuvaya. İspanya ve Portekiz maçlarını da kazanarak 3’te 3 ile geçtiler grup aşamasını. Çeyrek finalde Fransa karşısına çıktılar. Fransa’yı 1–0’lık skorla geçerek yarı finalde turnuvanın en sağlam işleyen çarkı Hollanda ile eşleştiler. O turnuvada şampiyonluğa koşan Hollanda’ya karşı 3–0 gibi net bir skorla, finali göremeden, elendilerse de yine dikkatleri üzerlerine çektiler.

Yine takım arkadaşlıklarıyla bütünleşen oyun konsantrasyonları ve saha içi performansları, dönemine göre zirveyi yakalayabilecek düzeydeydi. İlerideki bire bir eşleşmeler, topluca yaptıkları şok presler, derine atılan keskin paslar ve bitiricilik yönleriyle, her ne kadar hücumda çoğalmakta sorun yaşasalar da becerileri güçlü olan bir takım görünümündeydiler. Savunmadaki enlemesine yayılma ve oyuncu mesafeleri çoğunlukla iyi ayarlanmış olup rakibi kaleye yeterince yaklaştırmamak üzerine başarılı bir kurguları vardı. Ama temel eksiklikler de yine savunma tarafında beliriyordu. Aksayan sol taraf, paylaşımlar, eşleşmelerdeki zamanlama hataları ve top gelince titreyen savunma ayakları en belirgin etmenlerdi. Turnuvadaki hiçbir takımda, Hollanda kadar topla delici ve elit seviye bitirici hücumcular olmadığı için İngiltere geçtiği turlarda yarı yarıya zorlanırken Hollanda karşısında iyice kırılganlaştı. Belki 2017 itibarıyla, 51 yıl sonra, büyük bir turnuva (1966 Dünya Kupası) kazanacaklarına olan inanç tamdı ama yine de onlar için hayal kırıklığı oluşturacak bir yerde bitmedi turnuva.
Değişim Sürüyor: 2019 Dünya Kupası
Üst üste 2 büyük turnuvadan da yarı finalist olarak ayrılan İngiltere, kadro yapısındaki gençleşmeyi ve taktik setlerini geliştirmeye devam etti.
Lucy Bronze, Millie Bright ve Francesca Kirby ile ilk on birde oluşturulan iskelete, rotasyonda kullanılan Alex Greenwood ve Nikita Parris eklendi. Artık kıdemli sayılan geçen dönemin genç iskeletine, yeni nesil gençler eklenmeye başladı. Manchester City’nin kadrosunda devamlı oynatılmaya başlayan Keira Walsh, 22 yaşında, milli takımın ilk 11’ine yerleştirildi. Arsenal’de skor yükünü üstlenmeye başlayan Bethany Mead 24 yaşında doğrudan ilk on bire eklendi. Rotasyon olması için yine Arsenal’den 22 yaşındaki Leah Williamson ve City’den 20 yaşındaki Georgia Stanway havuza eklendi.
2015 Dünya Kupası ve 2017 Avrupa Şampiyonası turnuvalarına göre kadronun çok daha genç olması bir yana yetenek çeşitliliği olan bir kadro çıkarıldı.
- Hücumları doğrudan taşıyıp yönetebilecek iki hızlı kenar: Bethany Mead – Nikita Parris
- Geriden oyun kurulumu yapabilecek orta saha: Keira Walsh
- Birlikte oynama deneyimini arttırmış ve bireysel pozisyon farkındalığı kazanmış defans hattı: Bronze-Houghton-Bright-Greenwood
- Ceza sahasında sürekli aksiyon kovalayan forvet: Ellen White
Artık takım daha efektif oyuna yatkın bir oyuncu grubuna sahipti.

2018 yılı kadronun oturması açısından başarılı geçti. Bolca kadro kombinasyonun yapıldığı hazırlık maçları ve Dünya Kupası elemeleri galibiyetlerle geçti. Geniş rotasyonlu kadronun oynatılması açısından da deneyim kazanıldı. Özellikle sol bekler “Demi Stokes – Alex Greenwood” ve kanat rotasyonunda bulunan “Nikita Parris- Rachel Daly / Bethany Mead – Toni Duggan” grubu sirkülasyonun en çok yaşandığı isimler ve pozisyonlardı.
2019’a gelindiğinde, takım, her yıl düzenlenen ve kıtaların en iyi takımlarını bir araya getirerek popüler olan hazırlık turnuvalarından “SheBelieves Cup’a” katıldı. Turnuvada, Japonya, Brezilya ve Amerika gibi kıtalarının en iyi takımlarını dominant oyunlarla geçerek kupaya uzandılar. Mart ayında (Dünya Kupası’na 3 ay kala) kazanılan bu turnuva dikkatleri epey bir İngiltere’ye çekti. Çünkü her ne kadar hazırlık turnuvası da olsa, kadın futbolunda bu tarz organizasyonlar hep resmi maç havasında geçer. Ayrıca prestij anlamında da global tanıtımın en önemli merkezidir.
Dünya Kupası’nda açılışı, 2017 Avrupa Şampiyonası’nın açılışı gibi İskoçya ile yaptılar. Japonya ve Arjantin de gruptaki diğer rakiplerdi. Grupları yine 3’te 3 ile geçip son 16 turuna zorlanmadan ulaştılar. Devamında önce Afrika temsilcisi Kamerun’u 3–0 ile elediler. Aynı skorla çeyrek finalde Norveç’i saf dışı bıraktılar. Son 2 turnuvada olduğu gibi yine yarı finale ulaştılar. Bu sefer çoğunluk finali istiyordu ama rakip Jill Ellis’in Amerika’sıydı.

Kupanın en büyük favorisine karşı oyun ve skor olarak karşılık vermekte sorun yaşamadılar ilk 20 dakika itibarıyla. Ama yarım saatlik dilim geride bırakıldığında tabela, Alex Morgan’ın golüyle, Amerika’dan yanaydı. Genel olarak topla oynayabilen bir İngiltere olsa da Amerika’nın istediği zaman tempo ayarlayabilmesi, oyunu orta sahada kilitlemesi ve iyi yerleşip hızlı hücuma çıkabilmesi kontrolü elinde tutmasını sağladı. İngiltere 2–1’lik skorla elenip yine finali göremiyordu. 2015’teki üçüncülük başarısını tekrar etmek için 4 gün sonra İsveç karşısına çıktılar ama yenilmekten kaçamadılar.
Ortada altın bir başarı olmasa da değişim ve gelişim devam ediyordu. Saha içindeki gençleşme ve oyuncuların gelişimleri gözle görülür düzeye çıkmıştı. Ne 2015’teki kadar dağınıktılar ne de 2017’deki kadar bireysel hataya yatkındılar. Hem daha diri olup zamanında saha içi görevleri ve yerleşimleri yerine getiriyorlardı hem de hemen hemen her oyuncunun ayağı yere sağlam basıyordu. Yeteneklerini kullanmaktan çekinmeyen ve uygulama becerileri yükselmiş bir takım vardı aslında eskiye nazaran.
Saha içinde olduğu kadar saha dışında da yayıncılık anlamında bir büyüme oldu. Kamu Hizmeti Yayıncılığının en büyük temsilcisi, İngiliz Yayın Kuruluşu BBC, maçlarını canlı olarak verdiği İngiltere milli takımının Dünya Kupası maçlarından 11.7 milyon izleyici çekerek rekor kırdı.
2022’ye Dört Kala: U20 Dünya Kupası 2018
Milli takım alt yaş grupları her zaman belli bir ilgi odağına sahiptir. Yeni genç yetenekleri, ileri dönemde milli takımın çekirdeğini oluşturacak isimleri, zirveye çıkacak gençleri ve yetenekli olmasına rağmen belki de üst seviyede tutunamayacak isimleri önceden tanımanın yoludur.
2018’deki bu turnuvada da İngiltere’nin, sahaya yansıttığı yetenekler itibarıyla, sağlam bir kadrosu olduğu görüldü. Meksika, Kuzey Kore ve Brezilya karşısında, hücum yönünde akışkanlığı yüksek, hızla kaleye gidip bitirebilen bir takım görüntüsünde, sorunsuz bir grup aşaması geçirdiler. Aynı dominant hücum güçleri, fiziği güçlü ve hızlanmaları yüksek oyuncu grubuyla ileriki turlarda da devam etti. Çeyrek finalde Hollanda’yı 2–1 ile geçtiler. Her ne kadar yarı finalde, o turnuvayı şampiyon tamamlayacak olan Japonya’ya 2–0 ile elenseler de hücum güçlerinden kopmayan bir takım görüntüsü vardı genel itibarıyla. Üçüncülük maçında da Fransa’yı (normal süre: 1–1) penaltılarda devirerek yine podyuma çıkmaya hak kazandılar.
Takımın sahip olduğu çekirdek, şampiyon olan Japonya’dan finalist İspanya’ya, ekol olmuş sistem sahipleri; Almanya’dan Fransa’ya kadar çoğu takımdan daha dominant oyuncular barındırıyordu. Bugünlerde izlediğimiz; Georgia Stanway, Lauren Hemp, Alessia Russo, Chloe Kelly gibi şimdilerde tanıdık gelen isimler de bu dominant yapıya sahip çekirdeğin parçalarıydı. İngiltere’nin çıkardığı bu U20 jenerasyonundan, günümüzde A seviyeye katılan oyuncu sayısı ve niteliği epey bir yüksek olunca da 2018 turnuvası daha özel bir değere sahip oldu.
Altın Çağın Sinyalleri: Euro 2022
2020–2021 dönemindeki en önemli olay, U20 takımından A Takım seviyesine eklemelerin yapılmasıyla birlikte; son Avrupa Şampiyonu ve Dünya Kupası finalisti apoletini taşıyan Sarina Wiegman’ı, 2021 Olimpiyatları sonrası eylül ayı gibi başa getirmek oldu. Oyun sisteminde gözle görülür bir gelişim için çok önemli adımdı.
İngiltere, hem sistem eğitimi almış oyuncuların varlığı hem de teknik ve fiziksel yönden eskiye göre çok daha diri profilleri barındırmasıyla, Sarina Wiegman’nın istediği çok katmanlı oyun yapısını (aynı Hollanda’da olduğu gibi) oluşturmak için ideal bir takımdı. Geldiği 2021 Eylülünden itibaren resmi ve hazırlık maçlarında hiç yenilgi almadı. Clark Cup hazırlık turnuvasını doğrudan rakipleri Almanya ve İspanya karşısında kazandı. Turnuvaya yakın bir zamanda oynadıkları hazırlık maçında, son şampiyon, Hollanda’ya 5–1 üstünlük sağladı. Bu sonuçlarla Euro 2022’ye gelişinde oyun mantalitesini takım içine kusursuza yakın şekilde enjekte etmesinin büyük bir katkısı var.
Turnuvaya gelindiğinde, hazırlık maçlarında aldığı skorlardan bağımsız olarak, ev sahibi olmaları onları en büyük final adayı yapıyordu ancak ilerledikçe doğrudan şampiyonluk adayı olduklarını gösterdiler.
Avusturya karşısında 1–0 ile yapılan tutuk başlangıç, Almanya’nın Danimarka karşısında yaptığı 4–0’lık başlangıç ve Fransa’nın 5–1’lik İtalya galibiyeti sonrası onları biraz köşeye itti. O maçta, gol yollarında istenilen işleklik elde edilemedi belki, Avusturya’nın kompakt defans yapısından dolayı ama sistemin gerektirdiği bütün oyuncu rolleri ve set kurguları başarılı şekilde yapılmıştı. Bu taktik bağlılık ve çok yönlü oyun sonraki maçlar için iyi bir referanstı aslında.
Gruplarda ikinci maçlar başladığında herkes İngiltere’nin Norveç ile oynayacağı maçı her iki ekibinde geleceğini şekillendirecek maç olarak görüyordu. İngiltere’nin yapacağı şeyler ise tahminlerin çok ötesindeydi. Elit seviyede bir sürü hücum oyuncusu barındıran ve favorilerden biri olan Norveç’i, atak şansı dahi vermeden, 8–0 ile geçmek yapılan en akıl almaz şeydi muhtemelen. Walsh’ın kilit pasları ve bütün Norveç hücumlarını bloke etmesi, Beth Mead’in, top kullanma hızı ve vücut diriliğine bağlı olarak dikine yıkılmadan gidebilmesi, topu ayağına aldığı zaman içeriye devrilse gol, dışarıdan çizgiye inse asist potansiyeli olması, Ellen White’ın sürekli arayış içerisinde olup ceza alanını karıştırması ve Hemp’in zamanlamalı koşularıyla alan sağlayıp, topu aldığı zamanda tutabilmesiyle inanması güç bir skor çıkardılar Norveç maçında. Gruplarda sona gelindiğinde ise kalite farkının epey açık olduğu Kuzey İrlanda karşısında 5–0’lık galibiyet alındı. Gruplarda 14 gol atarak rekor kırdılar. Almanya ile birlikte gruplarda hiç gol yemeyen takım oldular.

Çeyrek finalde rakip, turnuvaya epey eksikle başlayan, İspanya’ydı. İspanya’nın topu yoğun şekilde ayağında tuttuğu ve geniş alana yayıldığı oyun yapısı, İngiltere’nin grup performansı boyunca topa sahip olma alışkanlığını kırınca İngiltere’de kısa bir düşüş yaşandı. İspanya ayağa paslarla yeterince etkili sonuçlar alamayınca İngiltere’yi üzerine çekerek hızlı hücum denemelerine geçti ve birinde savunmanın dengesi bozulup ters ayakta yakalanmışken ilk golü buldu. Bu performansı 85 dakikaya yayma başarısı gösterse de İngiltere’nin sihrine engel olamadı İspanya. İngiltere önce Ella Toone’un sıkı markaj altındayken karambole vurduğu kafa ile skoru eşitleyip maçı uzatmaya götürdü. Daha sonra Stanway’in, U20 döneminden beri sürekli yaptığı gibi uzak mesafeden tam köşelere attığı güdümlü şutlardan biriyle penaltılara kalmadan maçı kazandı.

İngiltere, rakiplerine oranla çok daha pozitif bir şekilde ve istikrarlı bir kadroyla geldi finale. Çoğu takımın “Covid-19” salgınından veya sakatlıklardan etkilenip önemli oyuncularını düzenli oynatamadığı yerde İngiltere bütün rotasyonunu korumayı başardı. Almanya’da da Covid geçiren birkaç oyuncu oldu ama en kötü şey final günü gerçekleşti. Popp’un maç öncesi sakatlanması, İngiltere kadar hazır derecede derin olmayan rotasyon sahibi Almanya için epey kötü oldu. Çünkü Almanya’nın, en basit olarak turnuva boyunca uyguladığı 2 temel oyun prensibi vardı.
- Rakibi dıştan içe doğru baskılayıp merkezdeki top kapma tuzaklarına yönlendirmek ve kapılan topları hızlıca dikine sürüp pozisyon bulmak.
- Oyun sıkışıldığında bekleri çizgiye indirerek içerideki pivot güçlü Popp’a kenar orta pozisyonları hazırlamak
Popp’un olmayışı prensipleri teke düşürdü. Almanya’nın maça ısınması da geç oldu.
İngiltere, istediği gibi dominant şekilde oyuna hükmedemedi ama Almanya’yı daha kolay durdurdu. İlk yarıda hızlı hücumlar ve dengeli savunmayla etkili olmaya çalıştılar. Topu yarı zamanlı olarak Almanya’ya bırakarak oyun dengelerini bozmaya çalıştılar. Almanya’nın topa sahip olma durumundaki pratiğinin az oluşu ve hücuma çıkışlarını ayağa paslarla sabırlı şekilde yapmaktan uzak oluşları, İngiltere adına geniş boşluklar ve derin pas olanakları sağladı. Keira Walsh ve Georgia Stanway’in uzun oynama becerileriyle boşluklar değerlendirilmeye çalışıldı. İlk yarıda gol çıkmadı ama İngiltere hem temposunu buldu hem de Almanya’yı kalesine pek fazla yaklaştırmadı.
İkinci yarıda çok daha agresif ve hızlı oyununa dönmüş bir Almanya vardı. Gwinn’i (sağ bek) hücuma katıp Magull’u yarım alanlara sokmaya başlayınca hücumda daha kolay çoğalıp İngiltere kalesini tehdit etmeye başladılar. Buna karşılık İngiltere çok daha derin bir savunmayla, katmanlı savunma yapısı oluşturdu. Kenar ve merkez forvetler orta saha çizgisinin de gerisine gelerek hem savunmaya katıldı hem de Alman savunmacıları (Hegering-Hendrich) orta alana doğru gelmek zorunda bıraktılar. Leah Williamson stoper çizgisini esneterek libero bölgelerinde karşılama yaptı. Bununla birlikte; Walsh ve Stanway merkezden, iç koridorlara kayma imkanı bulup uzun toplarla savunma arkasındaki boşlukları işlemeyi planladılar. Sonucunu da 62. dakikada Walsh’ın kendi yarı sahasından, Almanya’nın derin boşluklarla dolu yarı sahasına attığı uzun topla aldılar. Kendi yarı sahasından fırlayan Ella Toone, Walsh’ın pasını kontrol ederek rahatça Almanya kalesine sokuldu ve aşırtma bir vuruşla skoru İngiltere lehine 1–0’a getirdi.

Geri kalan bölümde, Almanya oyun disiplininden kopmayıp hem beklerine hücuma katmaya devam etti hem kenar forvetlerini rakip savunma üyeleriyle eşleştirerek alan açtı hem de Magull’u gol bölgelerine atmaya devam etti. Böyle olunca da Magull’un içeriye girişlerinden birinde, son 10 dakika kala skoru eşitleyip maçı uzatmalara taşıdılar. Uzatma dakikalarında yorgunluklar, heyecan ve artan baskı oyunculara çok net yansıyordu. Her iki takımda da basit kontrol ve pas hataları ortaya çıkmıştı. Herkes penaltılara hazırlanır vaziyetteydi. Ancak 110. dakikada kornerden gelen top iki takım arasında anlık bir karambole düştü ve Chloe Kelly’nin önünde kaldı. Kelly de bu şansı geri çevirmeden dokunuşuyla topu ağlara bıraktı ve ikonik sevinciyle 1966’dan sonra İngiltere’ye ilk büyük turnuva zaferini getirmiş oldu. Ayrıca, bu şampiyonayı da ev sahibi olarak kazanan dördüncü ülke oldular. (Diğerleri; Almanya, Norveç ve Hollanda)
Federasyonun sporcu geliştirmeye yönelik politikalarından BBC’nin yayın politikasına kadar, saha içi – saha dışı tüm koşullarda maksimum seviye verimlilik alan İngiltere, bu şampiyonluğun tohumunu senelerce önce atmıştı zaten. Yıllar içerisinde zamanında sulayıp zamanında hasat ederek sağlıklı bir yapı kurdular. Şimdilerde de kasaba gibi bir yerleşim yerinde dahi üçten fazla takım çıkarabilecek kadar kız çocuğunun istekliliğinden bahsediyorlar. Ve ekliyorlar: “Şimdi okullarda futbol oynayan daha fazla kız çocuğuna ihtiyacımız var”
MUAZZAM!