NBA’de Aidiyet Konseptinin Revizyona Uğraması

NBA’de takımların ve oyuncuların üzerine kurduğu mirasların temelinde genellikle sadakat yatardı; takıma ve şehre olan bağlılık her şey demekti. Şehir kültürünün bir parçası olmak ya da o şehri başarıya taşıyarak basketbol haritasına sokmak. Bir zamanlar bütün mesele buydu. Ancak son yüzyılda ve bilhassa geride bıraktığımız 10-12 sene içerisinde NBA dinamikleri ciddi derecede sallandı. Artık oyuncular kendilerini sadece bir şehre adamaktansa en kısa yoldan şampiyon olmaya adıyor. Hatta kimi zaman şampiyonluk kazanmak bile öncelikli sebep olmaktan çıkıyor, çok daha fazla para kazanma içgüdüsü NBA oyuncularının tercihlerini net bir şekilde etkiliyor.

Başlarda NBA’in yüzü olan süper yıldızların yüzük kazanma uğruna takım değiştirme talepleri ile gün yüzüne çıkan bu yeni trend son yıllarda çaylakların dahi draft olmadan önce şehir tercihi yapmaları ile iyice ayyuka çıktı.

 

Süper yıldızların bir kısmı takımlarının yetersizliği nedeniyle takasını isteme noktasına geliyor ve o an sadece takım ile değil, aynı zamanda şehir ile de araları açılmaya başlıyor. Bütün mesele başlarda buradan alevleniyor. Mevcut takımları ile şampiyonluk yarışında yerlerinin olmadığını düşünen yıldızlar ya takas yoluyla ya da serbest oyuncu olarak en az 2 ya da 3 adet All-Star seviyesinde oyuncusu olan ve şampiyonluk şansının görece daha yüksek olduğu diğer takımlara geçmeye çalışıyor.

Geçmişte de pek çok örnek bulunuyor fakat son 12 yılda iyice büyüyen bu trendin en büyük temsilcisi hiç kuşku yok ki LeBron James ve “The Decision” adlı TV programı. “Decision”ı anlamak NBA’in yeni trendini de anlamaya yardımcı olacaktır. 

2003 yılında Cleveland Cavaliers tarafından ilk sıradan draft edilen ve herkesçe NBA’in yeni yüzü olacak LeBron James beklendiği gibi kısa sürede namını tüm basketbol dünyasına yaymayı başarmıştı. Daha önce NBA tarihinde herhangi bir başarısı olmayan ve küçük franchiseların başında gelen Cavs ve Ohio şehri LeBron James ile basketbol haritasına eklenmişti. 2007 yılında NBA Finallerine kadar yükselme başarısı gösteren LeBron James ve Cavs her defasında ya büyük üçlüye sahip Celtics’e ya da Duncan etrafında şekillenen All-Star’ı bol Spurs’e elenmişti.

Seneler 2010’u gösterirken bir temmuz akşamında LeBron James kampı ESPN’de The Decision adlı bir program ile tüm dünyaya “Yeteneklerimi güney sahillerine taşıyorum” diyerek Miami Heat ile anlaştığını duyurmuştu. Birlikte geçen 7 yılın ardından LeBron, Cavs ile başarıya ulaşacağından eskisi kadar emin değildi ve kadrosunda Wade gibi bir starı barındıran, Bosh ile söz kesen Miami Heat ile anlaşmak ona şampiyonluk konusunda daha yardımcı olacağını düşünüyordu.

Ancak bu şekilde şehrini ve takımını yüz üstü bırakan James, bir anda tüm NBA’in en nefret edilen figürü haline gelmişti. Kapısında bekleyen takımları teker teker değerlendiren ve canı istediğini seçen bir süper yıldız ile NBA ilk kez tanışıyordu. Oyuncuların takım ve şehir seçme özgürlüğünün fitili de böylece atılmış oluyordu.

LeBron bu düşüncesinde haklı çıktı ve Ohio’ya nazaran hem daha ışıltılı olan hem de gerçek bir basketbol şehri olan Miami’de sayısız bireysel ödül ve o çok istediği şampiyonlukları kazanmayı başardı. LeBron’un başarıya ulaşma biçimi başlarda utanç verici gibi görünse de mevcut takımlarında her şeylerini vermelerine rağmen başarıya ulaşamayan yıldızlar yavaş yavaş LeBron’un yolundan gitmeyi düşünmeye başlıyordu.

Böyle düşünen All-Star seviyesinde pek çok oyuncu oldu ve takımlarını değiştirdiler fakat bu trendin daha da büyümesini sağlayan kişi elbette ondan başkası değil; Kevin Durant..

Kevin Durant, 2016 yazında New York’un doğusunda yer alan Doğu Hampton’da Furhter Lane’in karşı yakasında okyanusa nazır halde bulunan Hamptons Malikanesini 10 bin dolar karşılığında bir günlüğüne kiralamıştı. Kevin Durant, o gün Hamptons Malikanesinde tüm gemileri yakarak bir hanedanlık yaratma kararı alacaktı.

2016 NBA Play-Off’ larına kadar Oklahoma City Thunder ile göz alıcı bireysel performanslar sunan, 2012 yılında NBA Finaline kadar yükselen Durant, 2016 Batı Konferansı Finallerinde Warriors’a karşı 3-1 önde olmasına rağmen seriyi kaybedince Thunder’dan ayrılma fikrini net bir şekilde kafasına koymuştu.

Pek çok takımın peşinde koştuğu Durant, hali hazırda 2015 NBA Şampiyonu olmuş ve 2016’da NBA Finallerinde Cavs’e kaybetmesine rağmen 3-1 öne geçen ve kadrosunda Curry, Green, Thompson gibi 3 özel yıldız barındıran Golden State Warriors’a katılarak mutlak bir hanedanlık kurmak ve şampiyonluğa mümkün olan en kısa yoldan ulaşmayı seçmişti. Durant’te LeBron gibi arzu ettiklerine kısa sürede ulaşmıştı. İlk 2 sezonunda 2 yüzük ve 2 de Finallerin En Değerli Oyuncusu ödülünü kazandı Durant.

NBA, temel anlamda üstünlük üzerine kurulu bir organizasyondur. Takımların iç yapılarında bulunan oyuncu sayıları ve nitelikleri, maçlardaki başarı oranı, ücret tavanları ve franchise’ın bulunduğu şehir gibi pek çok detay bir araya geldiğinde NBA içerisinde çok iyi bir güç dengesi oluşturulabilmektedir. Bu güç dengesi, en azından kısa vadede takımların başarılı olmaları için uygun sportif atmosferin yaratılmasını sağlar. Bu sportif ortam birçok takım için aynı anda cereyan edebilir ve bu da NBA dünyasında süper yıldızları, seyircileri ve yatırımcıları oldukça cezbedici bir husustur.

Başlarda çok büyük yıldızların güç dengelerini etkilediği NBA’de son yıllarda çaylakların tercihleri dahi birer denge taşı haline geldi. Son 10 yılın en başarılı NBA takımları kadrolarına en az 2 ya da 3 adet en yüksek seviyede basketbol oynayan yıldızlar barındırır haldeydi. LeBron James’li Heat, Paul Pierce önderliğindeki Celtics ya da Duncan etrafına konumlandırılan Parker, Ginobili ve Kawhi’lı Spurs bu takımlara en büyük örnekler olarak göze çarpıyor. Hal böyle olunca şampiyonluk konusunda ısrarcı davranan takımlar kendi iç kimyalarına özen göstermeyi ikinci plana atıyor ve mümkün olduğunda yıldız oyuncu eklemeye çalışıyor.

 

aidiyet3

Takıma ikinci ya da üçüncü yıldızı eklemek şampiyonluk yarışında mutlak bir üstünlük sağlıyor ve takımlar da kuşkusuz bu üstünlüğün peşinde koşuyor. Bu kovalamacaya Lakers’ın Anthony Davis konusundaki ısrarı örnek gösterilebilir.

LeBron James’in Laker olarak mücadele ettiği ilk sezonda takım oldukça dağınık bir görüntüdeydi ve maç kazanma konusunda oldukça zorlanıyorlardı. Takas döneminin sonuna doğru başta Lakers olmak üzere takımlar Anthony Davis için bastırmaya başlamıştı. Lakers o kadar zor bir durumdaydı ki, LeBron James’in varlığı dahi onları kurtaramıyordu. Hal böyle olunca LeBron’un ısrarı ve Davis’in de ayrılma niyeti birleşince ortaya potansiyel takas senaryoları birikmeye başlamıştı. LeBron kampı ve Lakers cephesi Davis’in ayrılma isteğini görüyor ve oyuncuyla iletişime geçiyordu. Anthony Davis net bir şekilde Pelicans’tan ayrılmak ve LeBron James’in yanına giderek şampiyonluk mücadelesi vermek istiyordu. Sırada Pelicans’ı ikna etmek vardı. Gerek Lakers, gerekse içeriden Anthony Davis takasın gerçkleşmesi için yoğun ısrarda bulunuyordu. Pelicans ise takasa yanaşmıyor ve Lakers’tan gelen ilk teklifleri reddediyordu. Ancak başta LeBron’un ve genel anlamda Lakers camiasının ısrarı üzerine yönetim teklif vermeye devam ediyordu. Lakers’ın gözü öylesine dönmüştü ki tüm bench’i teklif etmişlerdi. Pelicans ise Lakers ve Davis’in kendilerinden önce anlaşmalarına ve birleşip ortak mobbing yapmalarından rahatsızdı. Pelicans cephesi bu takas görüşmelerinden öylesine rahatsızlık duymuştu ki sezon sonuna kadar yıldız oyuncuları Anthony Davis’i oynatmama kararı almışlardı.

Davis, son döneminde Pelicans oyuncusu olmaktan mutluluk duymuyordu ve ayrılmak istiyordu. Lakers ise Pelicans tarafından etik dışı görülen bir şekilde takas yapmaya çalışmıştı. Pelicans ve Davis arasında da ipler iyice geriliyordu ve sezon sonuna kadar bir çıkış yolu da yok gibi görünüyordu. Sezon sonuna kadar oynamak istemesine rağmen, Davis benchte oturmaya mahkum edilmişti. Sezon bitiminde takas gerçekleşmiş olsa da Davis ile Pelicans’ın arasında gerçekleşen tartışmalar tüm basketbol kamuoyunun dilindeydi. Anthony Davis, o günleri şöyle anlatıyor;

Davis, son döneminde Pelicans oyuncusu olmaktan mutluluk duymuyordu ve ayrılmak istiyordu. Lakers ise Pelicans tarafından etik dışı görülen bir şekilde takas yapmaya çalışmıştı. Pelicans ve Davis arasında da ipler iyice geriliyordu ve sezon sonuna kadar bir çıkış yolu da yok gibi görünüyordu. Sezon sonuna kadar oynamak istemesine rağmen, Davis benchte oturmaya mahkum edilmişti. Sezon bitiminde takas gerçekleşmiş olsa da Davis ile Pelicans’ın arasında gerçekleşen tartışmalar tüm basketbol kamuoyunun dilindeydi. Anthony Davis, o günleri şöyle anlatıyor;

 

“Antrenmana gitmek veya oynamak istemiyordum. Çok şey olup bitiyordu, içimde artık o sevinç yoktu. Taraftarlarla ve medyayla uğraşmak çok fazla gelmişti. Çok iyi bir ruh halinde değildim.

Her güne lanetle uyanıyordum, sezonun bitmesi için sabırsızdım. Bu tarz şeyler olmuştu. İnsanların ‘AD, seni hain!’  dediklerini duyduğumda, aklımdan ‘Ne? Neler yaşadığımı bilmiyorsun’ diye geçiriyordum. “

NBA’de bu tarz örnekler sezonla ilerledikçe daha da artıyor. Yıllarca Houston Rockets formasıyla en üst seviyelerde mücadele eden; Dwight Howard, Chris Paul, Russell Westbrook gibi lig tarihinde özel yerleri olan starlar ile ikili oluşturmasına rağmen Golden State Warriors engelini bir türlü aşamayan James Harden’da son yılların sık şehir ve takım değiştiren yıldızlarından birisi. Öyle ki Houston Rockets’tan ayrılırken takımla ipler sonuna kadar gerilmişti. James Harden sezon başında takas isteğini takıma iletmişti ancak iş yalnızca burada kalmadı. James Harden, takımdan gelen telefonlara cevap vermiyor, tek başına takılıyor ve fazla kilolarıyla dikkat çekiyordu. Sezon öncesi kampına katılmayı da reddeden Harden sezona girilirken parkede isteksiz hareketleri ile dikkat çekiyor ve amiyane tabirle Rockets yönetimine mobbing yapıyordu. En sonunda Brooklyn Nets, James Harden’ı takasla kadrosuna katmış ve Durant, Irvıng, Harden büyük üçlüsünü kurmuştu. Bu üçlü henüz ikinci sezonuna girdiğinde takım huzursuzluk veren olaylar ve sakatlıklar ile boğuşuyordu. Nets, Durant’in sakatlığı, Kyrie’nin de yarı zamanlı oynaması sebebiyle mağlubiyet serileri yaşamak zorunda kalıyordu. James Harden, başta Irvıng’in aşı olmadığı gerekçesiyle yarı zamanlı oynaması olmak üzere pek çok etkenden rahatsızlık duymuş ve art arda ikinci sezonunda da takımına baskı yaparak takas olmak istediğini yönetime bildirdi. Çok kısa süre içerisinde de James Harden, dostu Daryl Morey’in genel menajerliğini yaptığı Philadelphia 76ers’a takaslanmak istediği konusunda takımına baskı yapmaya başladı. James Harden son 2 sezonda da isteksiz halleri ile NBA gündemine oturmuş ve 2 sezonda da istediği takıma kendisini takaslatmayı başarmıştı.

Brooklyn Nets demişken Kevin Durant ve KyrieIrvıng’in aynı yaz takımlarından ayrılarak New York’ta Nets çatısı altında birleşmesine de değinmek gerekiyor. 2019 yılında finallerde sakatlanarak uzun süre basketboldan uzak kalacak olan Durant, son 2 sezonun finaller en değerli oyuncusu apoleti ile serbest piyasayı test etmek istedi. Başta New York ve Los Angeles takımları olmak üzere NBA’de hemen her takım Durant için kendi dengelerini ayarlamaya çalışıyordu. Kevin Durant ise yaz ayları yeni yeni geliyorken pek çok defa New York’a uçuşlarda bulunuyor ve orada kendisine bir şirket kuruyordu. New York kesinlikle NBA’in en büyük pazarlarının başında geliyor ve şehir genel hatlarıyla dünyanın en özel yaşam merkezlerinin de başında geliyor. NBA’de yüzük ya da para kazanma iç güdüsünün yanında Los Angeles, Miami ve New York gibi şehirlerde yaşamak da kesinlikle oyuncuları cezbeden çok önemli bir husus. Kevin Durant’te şampiyonluk gibi özel hisleri tecrübe etmiş bir yıldız olarak New York’ta yaşamanın onu daha mutlu edeceğini düşündü ve KyrieIrvıng ile anlaşmalı bir şekilde New York’a taşındı.

Aynı yaz serbest statüsündeki yıldızlardan birisi de Kawhi Leonard’dı. Kawhi Leonard, DeMar Derozan takasına karşılık olarak Raptors’a geçmişti ve ilk sezonunda NBA şampiyonu olmayı başarmıştı. Takım ve Kawhi birbirleri için yaratılmış gibilerdi ve herkes Kawhi’ın devam etmesi halinde Raptors’ın şampiyonluk yarışında en önemli adaylardan birisi olmayı sürdüreceğini düşünüyordu. Kawhi ‘ın önünde ise 3 seçenek bulunuyordu. Kanada’da Raptors ile devam etmek ya da Los Angeles’a geçerek Lakers veya Clippers için oynamak. Ve Leonard, Kanada’da geçen bir sezonun ardından şampiyon olmuş olmasına  karşılık yeteneklerini ve hayatını Los Angeles’a taşımaya karar vermişti.

Aynı yaz serbest statüsündeki yıldızlardan birisi de Kawhi Leonard’dı. Kawhi Leonard, DeMar Derozan takasına karşılık olarak Raptors’a geçmişti ve ilk sezonunda NBA şampiyonu olmayı başarmıştı. Takım ve Kawhi birbirleri için yaratılmış gibilerdi ve herkes Kawhi’ın devam etmesi halinde Raptors’ın şampiyonluk yarışında en önemli adaylardan birisi olmayı sürdüreceğini düşünüyordu. Kawhi ‘ın önünde ise 3 seçenek bulunuyordu. Kanada’da Raptors ile devam etmek ya da Los Angeles’a geçerek Lakers veya Clippers için oynamak. Ve Leonard, Kanada’da geçen bir sezonun ardından şampiyon olmuş olmasına  karşılık yeteneklerini ve hayatını Los Angeles’a taşımaya karar vermişti.

Yetenekleri Los Angeles’a taşımak demişken 2018 yazında LeBron James’in Cavaliers’tan ikinci ayrılışına da değinmek gerekiyor elbette. 2015’te yuvasına dönen James, Cavaliers ile epey başarılı bir ikinci dönem geçirmişti. 2016’da şampiyonluk yaşayan James, 2017 ve 2018’de finallerde Durant’li Warriors’a boyun eğmişti. 2018 sezonun sonlarına doğru NBA’de dedikodular dönmeye başlamıştı. Pek çoklarına göre LeBron James, Cavaliers’tan ayrılacaktı. LeBron James’in açıklamaları ise bu iddiaları destekler nitelikteydi.

“Bu şehre ve takıma
hiçbir şey borçlu değilim.
Onlar için her şeyimi
verdim”

Diyordu LeBron medya karşısında. Yaz arası geldiğinde ise başta Houston Rockets ve Philadephia 76ers olmak üzere hali hazırda şampiyonluk için mücadele eden ve gerek Harden-Cp3 gerekse Simmons-Embiid gibi ligin özel ikililerine sahip takımları LeBron’u da ekleyerek şampiyonluk yolunda mutlak birer güç haline gelmeyi hedefliyorlardı. LeBron James’in talipleri arasında Los Angeles Lakers’da vardı. Ancak Lakers umut vadeden genç çekirdeğine rağmen bir şampiyonluk adayı değildi ve LeBron James’in kariyerinin bu bölümünde sıfırdan bir takımın yükselişine ortak olmaktansa doğrudan şampiyonluk için mücadele eden bir takım ile anlaşması herkesçe daha olası bir senaryoydu. Fakat Texas ya da Pensilvanya LeBron James için arzulanan yaşam merkezlerinden değildi. Kariyerinde hali hazırda kazanılmadık başarısı olmayan James için artık Los Angeles gibi dünyanın en cazip yaşam merkezlerinde yaşamak kendisi ve ailesi için bir öncelikti. Zira Ohio yerine kariyerini Los Angeles’ta sürdürmek James ailesi için kesinlikle daha iyi olacaktı.

Şu ana kadar verdiğimiz örnekler son 12 yıl ait. NBA’de oluşan yeni düzeni anlayabilmek için yeni örnekleri incelediğimiz gibi geçmişe dönük örnekleri de irdelemek gerekiyor. NBA’in geçmişine bakıldığında sadakat yalnızca bir kelime değil aynı zamanda üzerine kariyer inşa edilecek bir miras yoluydu adeta. Geçmiş dönem yıldızları için sadakat konsepti bir kırmızı çizgiydi, fakat günümüz yıldızları için bu konsept pek de akıl karı değil. Geçtiğimiz günlerde NBA tarihine adını kazımış yıldızlardan olan Carmelo Anthony sadakat hakkında;

“Sporda sadakat falan yok bence. Sadakatten ve benim etik değerlerimden bahsettiğimiz zaman, ben o değerleri hayatımda hâlâ sürdürüyorum fakat spor, sadece spor. Bu bir iş. Sporda sadakat yoktur. Sporcusunuz, işiniz bu. Bunu yapmak için maaş alıyorsunuz. Kimse size sadık olmak zorunda değil. Bunu bilerek ve bu bakış açısıyla büyüyüp bunu öğrenerek geliştiğim için sadakatin ne olduğunu ve birinin size sadakatsizlik ettiğinde veya sizin kadar sadık davranmadığında nasıl bir şey olduğunu biliyorum. Bu sadakat değerlerini hayatımda sürdürüyorum.” Diyordu.

2 kez şampiyon, 2 kez Finaller En Değerli Oyuncusu ve 4 kez sayı kralı Kevin Durant ise ünlü basketbol yorumcusu Bill Simmons’ın bir Podcast yayınında “Sanırım sporda sadakat diye bir şey kalmadı” yorumuna karşılık şu cevabı vermişti: “Bunu hepinizin bildiğini sanıyordum. Gerçekten böyle sanıyordum. Bu yıllardır oluyor. Millet yıllardır uykularında takas ediliyor. Yıllardır bu sıkıntıyı yaşıyorlar. Yani, bazı adamlar da organizasyonları yüzüstü bırakabiliyor. Bu sadakat değil, iş. İçinde para olan bir meslek.

“Sadakat, organizasyon içindeki antrenörlerle ve takım arkadaşlarıyla sahip olduğunuz o ilişkilerdir, arkadaşlıktır, ilişkidir. Sonsuza kadar sürecek bir şeydir. Ama iş kağıt üzerindeki bazı rakamlara geldiğinde, günün sonunda her şeyi gölgede bırakıyor. ‘Şu adam bizim planlarımızda maaş kapasitemize uyuyor mu? Hayır, bakalım onun yerine kimi alabiliyoruz’ gibi şeyler oluyor. Yani bunlar oyunun parçası.”

Elbette her oyuncu böyle düşünmüyor, NBA’de yeni dönem yıldızlar arasında da takıma ve şehre sadakati her şeyin önüne koyanlar var. Örneğin Damian Lillard bu konu hakkında bir basın toplantısında “ NBA’de zaman geçtikçe kaybedilen bir şey varsa o da karakter. Mücadelemiz ve tutkumuz sadece formanın sırtında yazan isim için değil, aynı zamanda formanın ön tarafında yazan isim için de olmalı” diyerek modern yıldızlara bir göndermede bulunuyordu.

Uzun lafın kısası şu ki NBA son 10 ile 12 yıla kadar her zaman olduğu gibi üstünlük üzerine kuruluydu fakat kazanmak ya da keybetmenin yanında aidiyet gibi özel temalar da bulunuyordu. Örneğin para kazanmaktan çok daha önemli şeyler vardı. Karakter ve mücadele ile ter döktüğü şehrin sevgisini kazanmak… Pek çok yıldız bulunuyor NBA’in 75 yıllık tarihinde; bu yıldızların bazıları kazandıkları ile anılıyor. Bazıları yetenekleri ile anılıyor. Bazıları ise aidiyeti, sadakati, bağlılığı ve forma uğruna savaşı ile anılıyor.

 

Magic Johnson, Larry Bird, Isiah Thomas, Bill Russell, ya da en modern örneklerden Dirk Nowitzki ve Tim Duncan… Bu efsanelerden daha fazla sayı atan, ribaund alan, şampiyonluk kazanan oyuncular var ve daha da olacaktır fakat onların takım ve şehir ile olan bütünleşmesini muhtemelen bir daha da kimseler başaramayacak.

Geçmişten bugüne NBA’de çok şeyler değişti, oyun hemen her anlamda gelişti ve kuşku yok ki gelişmeye devam da edecek. Fakat geçmişte oyuncuların şehir için verdiği mücadele ve ortaya konan karakter günden güne azaldı. Şimdilerde potansiyeli yüksek olan çaylaklar henüz lige girmeden çok küçük yaşlarda sponsorluklar ve şöhret ile tanışıyor. Bu da henüz olgunlaşmamış genç yeteneklerin amiyane tabirle şımarmalarına ve daha seçildiği takımın şapkasını takmadan şehir ve kadrolara burun kıvırmalarına neden oluyor. NBA artık mutlak şekilde yıldızların kontrolünde fakat şampiyonluk için şehir değiştiren büyük yıldızlardansa henüz NBA topuna değmemiş lise oyuncularının dahi şehir seçebilme ya da takım beğenmeme durumları NBA’in geleceği hakkında pek de iç açıcı olmayan düşüncelerin doğuşuna sebebiyet veriyor.

Aidiyet ve sadakat kavramlarını temeline oturtmuş NBA kültürü son 20 yılda epey sekteye uğradı. Bu konseptleri hala ilke olarak benimseyen ve bu uğurda yeteneklerini sarf eden oyuncular olsa da sayıları her geçen yıl azalıyor. Kimilerine göre sadakat kavramı NBA ile özdeşleşmiş ve onu bu oyunun içinden söküp atmak ihanet ile eşdeğer. Kimilerine göre ise sadakat oyuncuların kariyerlerini tüketen ve onların başarısı karşısında aşmaları gereken duygusal bir engel.

 

Mehmet Emin AĞCA

Son Yayımlananlar