Kökeni Orta Asya’nın bozkırlarına kadar dayanan bu spor niye bu kadar seviliyor hiç düşünüz mü? Oyunu herkesin rahat bir şekilde oynaması bunun ana sebebi gibi gelse de aslında olaylar bu kadar basit değildir. Simon Kuper’in dediği gibi ‘’Futbol Sadece Futbol Değildir’’ bir haykırıştır, bir mücadeledir, güçlünün güçsüzü ezdiği bu dünyada var olma savaşıdır.
Pratikte futbolun kökeni bahsettiğimiz gibi Orta Asya’ya dayansa da bugün bildiğimiz futbol Britanya’ya dayanır. Liman işçilerinin kendi aralarında oynadığı bu oyun yaklaşık 250 seneye dayanan geçmişiyle en çok paranın döndüğü 5 spordan biri oldu. Bu kadar paranın döndüğü bu oyunun ana faktörleri olan futbolcuların ve takımların geçmişine bakarsak aslında paranın onlar için çok da değerli olmadığını, bu oyunu bir amaç için oynadıklarını rahatlıkla görebiliriz. Ülkemizden örnek verecek olursak Osmanlı’nın yıkılış dönemine yakın zamanda kurulan 3 büyüklerin asıl amacı asla futbol olmadı. İstanbul’da bulunan azınlıklara karşı bir mücadeleyi amaçladılar. Bir ateşti aslında o takımlar. Hürriyetin ateşiydi onların orada bir Türk Takımı olarak verdikleri mücadele ve Osmanlı’da kendini değersiz hisseden Türkler’e bir nebze mutluluk veriyordu. Günümüzde çok ayrı düşseler de ortak bir amaç uğruna kurulmuştu bu takımlar. Balkanlar’da bu dediğim futbol siyaset ilişkisi çok daha ileride; 13 Mayıs 1990’da Zagreb’in Maksimir Stadı’nda oynanan Dinamo Zagreb-Kızılyıldız maçında Hırvat futbolcu Zvonimir Boban’ın polise attığı tekme sonucu adeta kıyamet koptu. 59 polis, 79 taraftarın yaralandığı olaylar Yugoslavya’daki iç savaşın fitilini ateşledi.

Bir futbol maçı devletin yıkılmasına sebep olduğu gibi başka bir devletin iç savaşının bitmesine de sebep oluyor; 2006 Dünya Kupası Elemlerinden sonra Drogba canlı yayında diz çökerek “Artık savaşmayın barış içinde kardeşçe yaşayalım.” diyerek ülkesindeki iç savaşı bitirdi ve özgürlükçü grupların ateşkes anlaşması yapmasına vesile oldu. Tabii sadece savaşı ve barışı belirleyen bir oyun değil futbol. 1982’de başlayan İngiltere ve Arjantin arasındaki savaş (Falkland Savaşı) İngiltere’nin Falkland ve Güney Georgia Adaları’nı işgal etmesiyle sonuçlandı. Bu savaşla beraber Arjantin’de hükümet düştü. Bundan 4 sene sonraysa bir intikamın söz konusu olacağından herkes bir haberdi. 22 Haziran 1986’da futbolun sevilmeyen adamı ve savruk hayatı Diego Maradona, Che’ye olan hayranlığıyla adeta bir devrim hatta bir nevi bir isyan sergiledi o maçta. Okyanus ötesinden sırf güçlü olduğu için kendini haklı gören o şımarık krallığa, o gün attığı iki ikonik golle bir ders verdi adeta. Maradona’nın ilk golü hepimizin bildiği ‘’Tanrı’nın Eli’’ golüydü. Onun dışında tüm İngiliz defansını yatırarak attığı o gol adeta şu mesajı veriyordu: Ben tek siz hepiniz. Ben özgürlüğüm, siz kölesiniz. Ben adaletim siz haksızlıksınız… Maradona maçtan sonra eliyle attığı o gol için: ‘’ O benim elim değildi Tanrı’nın eliydi’’ diyerek bu dünyada sadece güçlülerin veya zenginlerin haklı çıkmayacağını ispatlamış oldu.


İşte futbolun eğrisiyle doğrusuyla siyasi ve sosyolojik olarak ne denli etkili olduğunu ve insanların bu oyunu bu kadar sevmesinin çok boş temelleri olmadığını anlattım. İnsanların bu spor sayesinde sesini duyurduğunu, kendini tanıtmasına vesile olduğunu ve birbiriyle akrabalık bağı olmadan ortak bir amaç uğruna sevinmesi veya üzülmesinin farklı temellere dayandığını tarihsel ögelere değinerek sizlere sundum.
Furkan Can Sarıçiçek