MAÇ DURDURAN DRONE

Tribün olayları sporun ne yazık ki bir parçası. Farklı coğrafyalardaki farklı kişiler başta sosyal, siyasi olmak üzere birçok sebepten ötürü öfkelerini tribüne kusuyor. Bu durumun öne çıktığı yerlerden biri Balkanlar, tarih boyunca fazlaca trajik hikâyeler yaşandı Balkan tribünlerinde. Yazımızda bahsedeceğim olay da bunlardan biri.

Her şey bir ihmalle başladı. 2016 Avrupa Şampiyonası Elemeleri gruplarında Sırbistan ve Arnavutluk aynı gruba düştü. Enteresan bir durum söz konusuydu, Yugoslavya dağıldığından beri iki ülke maç yapmamıştı. UEFA savaş halinde olan ya da aralarında tarihsel husumet bulunan ülkeleri birbiriyle eşleştirmiyordu. Ne var ki Sırbistan ve Arnavutluk’un aynı grupta yer alması onlar için bir sakınca teşkil etmedi. Savunmaları iki ülkenin fiilen savaş halinde olmamasıydı ama aslında Sırplar ve Arnavutlar arasında ciddi bir husumet söz konusuydu.

Tarihi Arka Plan

Sırpların ve Arnavutların Balkan coğrafyası üstünde egemen olma isteği aslında çok eskiye dayanır. Osmanlı zamanlarında başlayan ihtilaf; 1. Dünya Savaşı, Soğuk Savaş gibi olaylarla devam etti. Kosova Savaşı ile de çok daha ileri boyuta gittiğini söyleyebiliriz.

Yugoslavya devlet başkanı Josip Tuto’nun 1980 Mayıs’ında hayatını kaybetmesinin ardından ülke ekonomik ve siyasi olarak buhrana sürüklenmeye başladı. Hırvatların ve Slovenlerin yanında o dönem Sırbistan’a bağlı Kosova özerk bölgesindeki insanlar da isyan bayrağını çekti. Tansiyon giderek artarken Sırbistan Cumhurbaşkanı Slobodan Miloseviç Kosova’nın özerkliğini kaldırdı. Miloseviç’in Sırp üstünlüğünü merkezine alan politikası ülkeyi iç savaşa sürükledi. Hırvatlar, Slovenler ve özellikle Bosnalılar bağımsızlıklarını çok trajik olayların sonucunda kazandı. Kosova’daysa yerel halk üzerinde baskı kurmaya devam etti Miloseviç. Bu ortamda Kosova’nın çoğunluğunu meydana getiren Kosovalı Arnavutlar içindeki radikaller de Sırpların sert politikalarına Kosova Kurtuluş Ordusu’nu kurarak cevap vermek istedi. Ordu Arnavut milliyetçiliğini benimsiyordu.  Miloseviç’in ‘’idea’’sı Sırpların hakimiyetindeki bir Balkanlar iken KKO da ‘’Büyük Arnavutluk’’ idealini savunuyordu.(Bunu özellikle belirtmemin bir sebebi var, ileride detaylandıracağım.)

90’lı yıllarda başlayan gerginlik silsilesi yıllar içinde savaşa evrildi. Durum diplomasi ile çözülmeye çalışılsa da çözüme gidecek formül bulunamıyordu. Öyle ki artık orta yol bulmak imkânsızlaşınca NATO Yugoslavya’ya bombardımana başlayarak kontrolü eline almak istedi. Birçok sivil de ne yazık ki bu olay sonucunda hayatını kaybetti. Savaş fiilen sonra erdikten sonra BM kararıyla Birleşmiş Milletler Kosova Geçici Yönetim Misyonu ile bölgede barış ortamı sağlanması amaçlandı. Kosova 2008’de resmen bağımsızlığını ilan etse de Sırbistan tarafından kabul edilmiş değil. Bölgede gerginlikler minimal boyutta da olsa hala sürmekte.

Maçta neler olduğunu anlatmadan önce işin tarihsel kısmını anlatmak zorundaydım çünkü birazdan okuyacağınız olaylar tamamen yukarıda bahsi geçen süreçlerin yansıması.

Olaylı Maçta Yaşananlar

Balkan futbol tribünlerinde siyasi olayların etkisiyle çıkan gerginliklere rastlamanız çok olası. Dolayısıyla Sırbistan- Arnavutluk maçında bu olayların yaşanması içten bile değildi. UEFA ve ülke federasyonları deplasman seyircisinin alınmaması kararını vermişti neyse ki. Maç öncesi “Ubij, ubij Šiptara” yani Sırpça ‘’Arnavutlara ölüm’’ anlamına gelen tezahüratlarla ortalık alev almaya başlamıştı. Sahaya atılan yabancı maddeler, meşaleler maçın birkaç kez durmasına sebebiyet verdi. Olaylar çığırından çıkacağa benziyordu. İşte o anlarda her şeyi başlatan şey oldu: 42. dakika oynanırken Partizan Stadyumu’nun tepesinde bir drone belirdi. Üstelik gittikçe sahaya doğru geliyordu drone. Ne amaçla böyle bir şey yapılabilirdi ki?

Sahaya yaklaşan drone’un sallandırdığı bayrak sorunun cevabıydı. Bayrak siyahtı, ortasında kırmızı renkli ‘’Büyük Arnavutluk’’ haritası vardı. ( Büyük Arnavutluk haritası Arnavutluk, Kosova, Güneydoğu ve Doğu Karadağ, Batı Kuzey Makedonya, Sırbistan-Kosova sınırındaki Preşova Vadisi ve Yunanistan’ın kuzeybatısındaki Epir Bölgesi’ni kapsamaktadır.) Bayrağın iki yanında Arnavutluk’un kurucusu Ismail Qemali ve Osmanlı’ya 20. Yüzyılın başlarında isyan eden gerilla savaşçısı Isa Bolatini’nin resimleri vardı. Altında ‘’autochthonous’’ yani ‘’yerli’’ yazarken tepesinde de 28 Kasım 1912 tarihi belirtilmişti. Bu da Arnavutluk’un bağımsızlığını ilan ettiği günü temsil ediyordu. Artık her şey çok açıktı: bu organize bir eylemdi.

Stattakiler durumu anlamaya çalışırken drone sahaya daha da yaklaştı, üstelik Sırp oyuncularının olduğu yere. Sırp stoper Stefan Mitrović zıplayıp bayrağı yere indirdi. Bunun üzerine Arnavut Taulant Xhaka ve Andi Lila Mitrović’in üzerine yürüdü. Olaylar tam olarak o noktada kontrolden çıkmaya başladı.

Bayrağı Bekim Balaj alıp uzaklaşırken tribünden sahaya inen biri plastik tabureyle ona vurdu. Vuran kişi uzaklaştırılsa da olaylar çığırından çıkmıştı bir kere. Sahanın dört bir yanından holiganlar geliyordu. Neyse ki Aleksandar Kolarov, Branislav Ivanović, Danko Lazović gibi Sırp oyuncular olayların büyümemesi için çabaladılar, insanları sakinleştirmeye gayret ettiler. Akabinde sahada daha fazla kalamayacağı çok açık olan Arnavut oyuncular koşarak sahayı terk ettiler, soyunma odası tüneline girerken kafalarına yağmayan şey kalmadı.

‘’İnsanlar bize saldırdı, biri sandalyeyle gelip oyuncularımızdan birinin kafasına vurdu. Bunu gördüğümde onu savunmak durumunda kaldım. Acı olan görevlilerin bize vurmaya başlamasıydı. Stadyum güvenliği tarafından darbe aldım.’’

‘’Bazılarımızın vücudunu görseydiniz… Gerçekten yakalamışlardı. Sandalye yerine bıçak olsaydı ne olacaktı? Hayatımız tehlikedeydi.’’

Arnavutluk kaptanı Lorik Cana’nın maça dair verdiği demeçti bu. Haklı bir isyandı doğrusu. O stattan sadece küçük yaralarla çıkabilmeleri mucizeydi. Tüm bunların ötesinde aslında sorgulanması gereken konu her şeyi başlatan o drone olmalıydı. Drone eylemi gerçekleşmemiş olsaydı tüm bahsi geçen olaylar bütünü yaşanır mıydı, bilemeyiz ancak gerçek olan şey olayları kontrolden çıkaranın o drone olduğuydu. Maçtan sonra herkes bunu kimin yapabileceğini tartışıyordu. Komplo teorisyenleri siyasileri işaret ederken gerçek beklenenden farklıydı.

Arnavut milliyetçisi taraftar Ismail Morina Milano’da yaşıyordu, Arnavutluk milli maçlarına giden ve tribünlerde son derece aktif bir vinç operatörüydü. Aslında yapmak istediği şeyin fikri yıllar önce aklına gelmişti ama Milanese Parkı’nda oğluna drone hediye eden arkadaşıyla buluştuğunda nasıl yapacağında da karar kıldı. Hikâyenin bundan sonrası gerçekten şaka gibi ama gerçek. Sırbistan’a kara yoluyla girerken drone ile yakalanınca ‘’Arkadaşımın oğluma hediyesi.’’ yalanını söyledi ve geçmesine izin verildi. Aleti nereden havalandırabileceğini stadın etrafında dolaşarak ve hesaplamalar yaparak araştırdı. Stadın yakınlarındaki bir kilisede karar kıldı. Bayrağı takıp drone’u uçurmaya başladı. Maçta Sırplar kırmızı, Arnavutlar beyaz formayla mücadele ediyordu. Morina Arnavut takımının kırmızı formayla mücadele edeceğini düşündüğü için aracı oraya doğru yaklaştırdı. Ama tahmininde yanılmıştı. Sonrası zaten yukarıda yazdığımız olaylara sebebiyet veren süreci getirdi. Ismail Morina, Mitrović drone’u kendisine çektikten sonra kiliseden kaçtı ve Kosova’ya geçti.

Tüm bu yaşananların ardından UEFA Arnavutluk’u hükmen galip saydı. Aslında başta Sırbistan galip sayılmıştı ancak olaylar zincirini Sırp tarafının başlattığı gerekçe gösterilerek karar Arnavutluk lehine döndü. Rövanş maçında neler olduğunu merak ediyor olabilirsiniz, güvenlik önlemlerinin daha üst seviyede olmasıyla herhangi bir sorun yaşanmadı. Maçı deplasmanda 2-0 kazanmasına rağmen sonraki maçlardaki skorlar nedeniyle turnuvaya gidemedi Sırplar. Arnavutluk ise tarihinde ilk kez Avrupa Şampiyonası’na katılma hakkı kazandı. Saha dışına geri dönecek olursak, Sırp tarafı maçtan sonra da Arnavutların bulunduğu yerlere saldırdı. Arnavutluk’ta da benzer eylemler gerçekleşti. İnsanlar bayraklarla sokaklara çıkıp Sırp, Yunan aleyhinde eylemde bulundular. Ismail Morina ülkesinde bir kesim tarafından kahraman gibi karşılanırken bir kesim tarafından da sertçe eleştirildi.

Futbol tarihinde ne yazık ki yazdığım hikâyedeki gibi trajik olaylar var. Tribünlerin siyasi olaylara sebep olmuşluğu da vardır, var olan siyasi olayları yansıtmışlığı da. Bu tarz hikâyelerin tekrarlanmamasını içtenlikle temenni ediyorum. Bölgedeki siyasi konjonktürle bunun ne kadar mümkün olacağını bilmiyorum, en azından yazımızın konusu olan olaydan derslerin çıkarılması mühim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir